17 Ocak 2013 Perşembe

Rusya Suikasti ve İsrail-İran Ortadoğu İttifakı

Geçen hafta Paris'te öldürülen 3 PKK'lının failleri konusunda, Bağımsız Milletvekili Ahmet TÜRK'ün açıklamalarını dikkatle dinledim. Konuşmasının her anında İran'dan başka bir ülkenin bu işi yapmayacağını vurguladı. Bunu daha önceki yazımda "çok bilenler ölüme yakın olanlardır" ifadelerimle belirtmiştim. Dün Rusya'da öldürülen Ermeni asıllı Kürt Mafya Babası Aslan Usoyan'ın öldürülmesi bu fikrimi desteklemektedir diye düşünüyorum. 

Aslan Usoyan'ın hem bir Mafya Babası hem de Rusya üzerinden PKK'ya gönderilen silahların tedarikçisi olduğu bilinmektedir. Yıllardır PKK'ya silah temin etmiş bir kişinin 75'ine geldikten sonra elinde bulundurduğu en büyük sermayesi BİLGİ olacaktır. İşte bu bilgi, yıllardır Rusya ve İran'ın tarihsel hasedinin günümüze nasıl yansıdığının resmi belgesi olacak nitelikte olduğundan şüphem yok. Ancak PKK, KCK yapılanmasında ki suikastlerde sahne sona ermiş değildir. Bunu saf bir şekilde iç hesaplaşma (Urfa - Tunceli çekişmesi) şeklinde görmek sığ düşünmekten başka birşey olmayacaktır. Resmin bütününe bakılmalıdır. Hatta olay sadece Rusya- İran odaklı da değildir. Ancak onlar kime neye hizmet ettiklerini iyi bildiklerinden direkt sorumlu tutulabilecek konumdaki ülkeler olduklarında şüphem yok.

Yıllardır sürtüşme içerisinde görüntü verip, birbirlerine tek kurşun bile sıkmayan İran-İsrail kardeşliği bu düğümün çözülmesinde bizlere yardımcı olacaktır. Tabii perde arkasında rol alan ABD-Rusya ve AB Ülkeleri de hiçbir zaman Türkiye'nin yeniden dirilişine sıcak bakmadılar bakmazlar da. Ancak İran'da ciddi bir Yahudi yerleşimcinin ve de halen İsrail ile bağlantılı tüccarın olduğunu o bölgede çalışma yapmış bir arkadaşımdan öğrenmiştim. Daha sonra belgelere dayalı bilgide önemli bir başvuru kaynağı olan Vikipedi'de, Ortadoğu'da İsrail'den sonra en fazla Yahudi nüfusu barındıran ülkenin İran olduğunu okudum. İsrailli bir ülkede olur da o ülkenin etkili topluluğu olmaz mı? Bu şu anki konjüktürde mümkün değildir. İşte İran Şialığı maalesef İslami duygu ve düşünceden çok uzak bir şekilde seyir ederek, Yahudi ile ittifakı, Sünni düşünce yapısını yıkma adına mübah görmektedir. Benden söylemesi. Atalarımızın, şanlı ceddimizin gözünden tehlikleri görmek çok mühim bir vazifedir.

Hükümetimizin sağduyulu ve de diyaloğa dair çabaları birçok oyunun bozulmasına vesile olmuştur. Ancak unutulmamalıdır ki, bu oyunun başrol oyuncuları, arada kullandıkları figüranları ortadan kaldırarak, deşifre olmadan başka başka oyunları planlamaya yönelmeleri kaçınılmazdır. O halde II. Abdülhamit Han misali ya onların üzerinde bizler oyun tertiplemeli ya da onların attıkları her adımı bilecek kadar güçlü bir İstihbarat oluşturmalıyız. Bu istihbarat masa başından kurtulup, sahada daha çok dolaşmalıdır diye düşünüyorum.

Zaman hızla akıp geçerken bir yerden okuduğum ancak zayıf bir rivayet ile tevatür olunan, Peygamberimiz'in (SAS); "Bir mü'min uyurken bir gözü de mekke sokaklarındadır" hadis-i şerifini dikkate almamız elzemdir. Ortadoğu'nun kaynadığı, dostun düşmanın bulanıklaştığı şu an için diyebilirim ki tek ülke Türkiye'dir. Dualarla geldiğimiz bu güzel günleri yine dualarla Allah daim kılsın inşaallah. Çünkü Osmanlı'nın da yıllardır içinde bulunduğu siyasi atmosfer şu ankinden farksız değildi. Dolayısıyla, büyük ülke olmak büyük siyasi problemlerle uğraşmayı da beraberinde getirmektedir vesselam...    

       




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder