15 Nisan 2013 Pazartesi

Öcalan ve Havarileri!..

Ülkemizin uzun zamandır muhtaç olduğu ve hasretle beklediği çözüm süreci nihayet ana hatlarıyla oluşmaya başladı. PKK'nın terkedeceği dağların akibeti bile konuşuluyor. Artık akil insanlar topluluğu da mesailerine başladılar. BDP heyeti kandil ile imralı arasında mekik dokumakla meşgul. Aslında verecekleri tek bir mesaj var: Silahları bırakıp, sınır ötesine çekilin. Yıllardır tecritte ve de gündemden bu kadar uzak kalmış bir insan ile ne kadar konjüktürel paylaşımda bulunulabilir ki. İşte burada kafalar karışıyor.
 
Murat Karayılan bir açıklama yaptı. BDP dolaylı bir iletişim içerisine giriyor neden biz de imralıya gitmeyelim ki. Sayın Yılan, öncelikle çözüm süreci demek; senin elini kolunu sallayarak bu ülkeye şartlı dahi olsa gireceksin demek değildir. Senin bu açıklamanın iki anlamı olabilir; ya Sayın Başbakanımızın G.Doğu ve Doğu'da ne kadar etki sahası oluşturduğunu görerek panikledin, ya da İmralı ile yeni stratejiler ve paylaşımlarda bulunarak, toparlanma sürecinizi yönetme adına manen destek arayışına girdin. Halbuki olay çok basit. Silahını bırak, defol git! İşte bizim için yani gerçek çözümden yana olanlar için basit. Kanla beslenerek, yıllardır saltanat içinde yaşayanlar için basit değil. BDP heyeti de, hatları bu kadar açık ve belli olan süreçte neden kulaklarını tersten tutarlar onu da kavrayabilmiş değilim. Görünen o ki, biz çözüm sürecinin sevincini yaşarken, PKK yapılanmasında terfi etmenin mutluluğunu kutlamaktadır. Bu kutlamanın bedelsiz olmayacağını da düşünüyorum. Her zaman olduğu gibi bu bedeli ödeyenler, gariban ve de Allah'tan başka sığınacak kimseleri olmayan Doğulu vatandaşlarımız olacaktır.
 
Öcalan'ın yıllardır mahkeme savunmalarında söylediği ve de şimdi bildiri diye okunan yazı arasında bir farklılık olmadığını görmek için hukukçu ya da edebiyatçı olmaya gerek yok. Teröristbaşı daha ilk yakalandığında 'Türk-Kürt kardeştir, ben aslında Türkiye'yi de Türkleri de severim' dememiş miydi? Şimdi kendisince havarilerini yanına alıp mesajlar iletiyor. O kadar çetrefilli bir durum yok ortada. Ayrıca, Öcalan ile görüşen heyet -Oslo'da olduğu gibi- Kandil'le de görüşse ya. Kirlenmiş kirleneceği kadar. Emin olun o leke gözükmez o kadar kir arasında. Başbakanımız'ın güzide mefkuresi karşısında bu konuyu da çok irdelemek istemiyorum. Çünkü günümüz koşulları, gerçek te olsa bazı bilgilerin fitne ve fesatta kullanılmasına yol açabilir. Böyle bir yükümlülüğü kaldıramam.   
 
Çözüm sürecinin başlamasından bu yana, uluslararası toplum mühendisleri ortadoğu üzerinde fazlaca mesai yapıyorlar gibi. Yeniden haritalandırma veya mevcut yapılanmalarda kurumsallaşma üzerine halkın nabzına yedire yedire bazı acıları unutturma çabası son sürat devam ediyor. Kısmen faydalıdır ki, halisane çözüm sürecinin işlemesi adına provakasyonları süspanse ediyor. Fakat tamamen her çekilen acıyı unutturarak, güllük gülistanlık hava estirilmesi, uzun vadede vefasız ve Milli değerlerinden kopuk bir nesli de beraberinde getirecektir.
 
Ümit ediyorum ki, hükümetimiz, çözüm sürecinde samimiyetsiz idarecileri kıvrak bir zeka ile safdışı bırakarak, bu süreçte alt kitlelere ulaşsın ve onların entegrasyonu ile konu kapansın. O zaman denilebilir ki, Öcalan ve Havarileri başbaşa -şu anda da yabancı olmadıkları gibi- bol bol senaryolarla uğraşıp, film yaparlar. Aman dikkat!.. Ortaya çıkacak bu film ancak, yapımcıları olan bazı komşu(!) ülkelerde gösterime girer.        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder